İtalyan içindeki unità ne anlama geliyor?
İtalyan'deki unità kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte unità'ün İtalyan'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İtalyan içindeki unità kelimesi birleştirmek, birleştirmek, karıştırmak, birbirine karıştırmak, toplu halde değerlendirmek, birleştirmek, birleştirmek, birleştirmek, bağlamak, birleştirmek, birleştirmek, birleştirmek, birleştirmek, ile birleştirmek, birleştirmek, birleştirmek, birleştirmek, karıştırmak, birbirine karıştırmak, bir araya getirmek, tutturmak, yapıştırmak, yakınlaşmak, duygusal olarak yakınlaşmak, bir araya toplamak, birleştirmek, karıştırıp birleştirmek, eklemek, birleştirmek, birleştirmek, bir araya getirmek, birleştirmek, kaynaştırmak, ilhak etmek, bağlanmış, bağlı, birlikte çalışan, ilişikteki, birleşmiş, (birbirine) çok yakın, ayrılmaz, birbirine bağlı, birleşmiş, birleşik, birleştirilmiş, bağlı, bağlanmış, birleştirilmiş, birleşmiş, bağlı, yakın, en küçük parça, birlik, beraberlik, polis devriyesi, birim, ölçü birimi, teklik, birlik, vahdet, birim, bütünlük, ünite, ünite, birim, ünite, birleşme, birlik, ile karıştırmak, tireleme, tire ile birleştirme, (ortak bir amaç için) birisiyle birlikte hareket etmek/işbirliği yapmak, tekvücut olmak, birlikte çalışmak, evlenmek, nikâhlanmak, tire ile ayırmak, güçlerini birleştirmek, birbirine bağlamak, ile karıştırmak, evlendirmek, karıştırmak, birbirine karıştırmak, katmak, -e bağlamak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
unità kelimesinin anlamı
birleştirmekverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il sacerdote ha unito le mani della sposa e dello sposo. |
birleştirmekverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ha unito i due pezzi di puzzle. Yapbozun iki parçasını birleştirdi. |
karıştırmak, birbirine karıştırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
toplu halde değerlendirmekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Quando hai messo insieme tutte le prove è diventato chiaro ciò che Cassius tentava di nascondere. |
birleştirmekverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'amore di Daphne per George unì la sua anima a quella di lui per l'eternità. |
birleştirmekverbo transitivo o transitivo pronominale (celle: foglio elettronico) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ho unito tre celle nel foglio Excel per farne una più grande. |
birleştirmek, bağlamakverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Hanno agganciato le due carrozze per formare un treno più lungo. |
birleştirmek(mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'abbinamento di cioccolata e pere fa di questa crostata un goloso dessert. |
birleştirmekverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La crisi in corso fece unire le due nazioni e rafforzò la loro relazione. |
birleştirmek(figurato: caratteristiche, doti, ecc.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'approccio bellico adottato dall'esercito univa forza militare e astuzia. |
birleştirmekverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Paul ha unito i due fasci. |
ile birleştirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
birleştirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) İki sendikayı birleştirdiğimiz zaman işçiler olarak daha fazla güce sahip olacağız. |
birleştirmek(figurato: unire) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Questo film mette insieme horror e commedia; fa ridere, ma mette anche paura. |
birleştirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il primo ministro aveva difficoltà ad unire le diverse fazioni del partito di maggioranza. |
karıştırmak, birbirine karıştırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) I produttori di vino hanno unito il Merlot e il Cabernet Sauvignon nella loro nuova miscela. |
bir araya getirmekverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il pranzo domenicale a casa dei miei genitori riunisce tutta la famiglia. |
tutturmak, yapıştırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Attacchiamo i pezzi del modellino dell'aeroplano con la colla. Model uçak parçalarını zamkla birbirlerine yapıştırdık. |
yakınlaşmak, duygusal olarak yakınlaşmakverbo transitivo o transitivo pronominale (mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La passione per i film horror accomunava Mary e Luke quando si sono conosciuti; ora sono amici per la pelle. |
bir araya toplamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Gli psicologi hanno messo insieme la saggezza collettiva degli studiosi precedenti per sviluppare una nuova teoria. |
birleştirmek, karıştırıp birleştirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Nel suo dipinto l'artista ha mescolato verde e blu. |
eklemekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il falegname ha unito i giunti. |
birleştirmekverbo transitivo o transitivo pronominale (mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Vediamo se riesco ad accoppiare queste tazze a dei piattini adatti. |
birleştirmek, bir araya getirmekverbo transitivo o transitivo pronominale (mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La musica della band sposa rock e jazz. |
birleştirmekverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Mettiamo insieme i nostri soldi per comprare una macchina. |
kaynaştırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (figurato) (mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'esperienza ha unito il gruppo facendolo avvicinare. |
ilhak etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il proprietario della boutique ha deciso di espandere i propri affari e ha annesso il magazzino vuoto dell'edificio accanto. |
bağlanmış, bağlı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
birlikte çalışanaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I due gruppi uniti erano in grado di ottenere molto più di quanto potessero individualmente. |
ilişikteki
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Si prega di compilare il modulo allegato e di restituirlo usando la busta fornita. |
birleşmiş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
(birbirine) çok yakın, ayrılmazaggettivo (aile, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Gli Smith sono un gruppo molto unito e vanno sempre in vacanza insieme. |
birbirine bağlıaggettivo (famiglia, gruppo, comunità) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I villaggi delle zone minerarie gallesi hanno formato delle comunità compatte tenute insieme dalla religione e dal rugby. |
birleşmiş, birleşikaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tramite gli sforzi congiunti, Peter e Lucy riuscirono a preparare un pasto delizioso per gli ospiti. |
birleştirilmiş, bağlı, bağlanmışaggettivo (letterale) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le braccia unite dell'anziana coppia significavano sia supporto che un segno di affetto. |
birleştirilmiş, birleşmiş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La somma dei fondi servirà a finanziare un nuovo rifugio per animali. |
bağlıaggettivo (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) In quest'opera dell'autore si trovano i temi combinati di natura e cambiamento. |
yakın(dost, arkadaş) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Eravamo molto legati alle superiori. |
en küçük parçasostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tim smontò la macchina, etichettando tutte le unità per poterla rimontare di nuovo. |
birlik, beraberlik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il nuovo presidente spera di portare unità tra i gruppi etnici. |
polis devriyesi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I membri dell'unità si misero tutti in posizione per l'incursione nel covo degli spacciatori. |
birim, ölçü birimi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Un centimetro è un'unità di lunghezza. |
teklik, birlik, vahdetsostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'unità tra le due parti della nazione è ancora lontana. |
birimsostantivo femminile (satış) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Per ottenere il costo totale moltiplica il prezzo per unità per il numero di unità ordinate. |
bütünlüksostantivo femminile (teatro classico) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il pezzo teatrale non rispettava l'idea classica di unità di azione. |
ünite(reparto) (hastane) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'ospedale ha delle unità speciali per trattare traumi spinali. |
ünite, birimsostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Un'unità è un numero intero. |
ünitesostantivo femminile (ders) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Completare il test prima di passare all'unità successiva. |
birleşme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'unificazione dell'Italia avvenne nel XIX secolo, quando diversi stati si unirono formando il Regno d'Italia. |
birlik(concordia) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
ile karıştırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
tireleme, tire ile birleştirme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
(ortak bir amaç için) birisiyle birlikte hareket etmek/işbirliği yapmakverbo transitivo o transitivo pronominale (collaborare) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il sindacato ha fatto causa comune con il governo per evitare che la fabbrica fosse delocalizzata. |
tekvücut olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Gli abitanti unirono le forze per combattere gli insetti invasori. |
birlikte çalışmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Gli Stati Uniti si allearono con la Gran Bretagna per sconfiggere la Germania nella seconda guerra mondiale. |
evlenmek, nikâhlanmakverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
tire ile ayırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (scrittura) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
güçlerini birleştirmekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tutti i paesi del mondo devono unire le forze per contrastare il riscaldamento globale. |
birbirine bağlamakverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Gaby usò un cavo USB per collegare la stampante al computer. |
ile karıştırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il gioielliere ha fuso l'oro con l'argento per creare un bracciale meno costoso. |
evlendirmekverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il funzionario comunale unì la coppia in matrimonio. |
karıştırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Unire gli ingredienti umidi a quelli secchi e mescolare bene. |
birbirine karıştırmak, katmakverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il giardino unisce tecniche di coltivazione formali ad aree più naturali e selvatiche. |
-e bağlamakverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Tim presumeva che il matrimonio lo unisse a Jane per la vita. |
İtalyan öğrenelim
Artık unità'ün İtalyan içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İtalyan içinde arayabilirsiniz.
unità ile ilgili kelimeler
İtalyan sözcükleri güncellendi
İtalyan hakkında bilginiz var mı
İtalyan (italiano) bir Roman dilidir ve çoğu İtalya'da yaşayan yaklaşık 70 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. İtalyanca Latin alfabesini kullanır. J, K, W, X ve Y harfleri standart İtalyan alfabesinde yoktur, ancak yine de İtalyancadan ödünç alınan kelimelerde görünürler. İtalyanca, 67 milyon kişiyle (AB nüfusunun %15'i) Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan ikinci dildir ve 13.4 milyon AB vatandaşı (%3) tarafından ikinci dil olarak konuşulmaktadır. İtalyanca, Vatikan'ın başlıca çalışma dilidir ve Roma Katolik hiyerarşisinde lingua franca olarak hizmet eder. İtalyanların yayılmasına yardımcı olan önemli bir olay, Napolyon'un 19. yüzyılın başlarında İtalya'yı fethi ve işgaliydi. Bu fetih, birkaç on yıl sonra İtalya'nın birleşmesini teşvik etti ve İtalyan dilinin dilini zorladı. İtalyanca, yalnızca sekreterler, aristokratlar ve İtalyan mahkemeleri arasında değil, aynı zamanda burjuvazi tarafından da kullanılan bir dil haline geldi.