İngilizce içindeki stop ne anlama geliyor?
İngilizce'deki stop kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte stop'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki stop kelimesi durmak, durdurmak, durmak, bırakmak, durdurmak, bırakmak, engellemek, mani olmak, durdurmak, durdurmak, önlemek, durma, duruş, durma, kesilme, durulacak yer, durma, durak, tıkaç, engel, dur düğmesi, durdurma, org düğmesi, engelleme, blokaj, nokta işareti, nokta, mercek perdesi, önlemek, kapatmak, kesmek, durdurmak, durdurmak, engellemek, bloke etmek, kapatmak, engellemek, uğramak, ziyaret etmek, uğramak, (bir yerde) durmak/mola vermek, gecelemek, uğramak, otobüs durağı, durmak, tamamen durma, nokta işareti, nokta, tamamen durma, son durak, aralıksız, durmak bilmeyen, aralıksız, durmadan, pit duruşu, pit duruşu, son vermek, mola, ihtiyaç molası, mola yeri, durma, durak yeri, dur işareti, tren istasyonu, (trende) otomatik fren sistemi anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
stop kelimesinin anlamı
durmak, durdurmakintransitive verb (halt) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The guard ordered them to stop. Hırsızları kaçmaktan alıkoymayı becerdik. |
durmakintransitive verb (end, cease) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) The rain has stopped. |
bırakmakintransitive verb (cease doing [sth]) (sigara, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) I don't like smoking and I want to stop. |
durdurmaktransitive verb (cease) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Would you please stop that! |
bırakmakverbal expression (cease doing) (bir şeyi yapmayı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Please stop calling me. |
engellemek, mani olmaktransitive verb (prevent, end) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The parents stopped their children's bad behaviour. |
durdurmaktransitive verb (bring to a stop) (araç, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) He stopped the car to look at the map. |
durdurmakverbal expression (prevent, hinder) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) The doorman stopped us from entering. |
önlemekverbal expression (prevent, forbid) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The teenager's parents stopped her going out to the pub. |
durma, duruşnoun (act of stopping) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The lights seemed to take forever to change and our stop there to be interminable. |
durma, kesilmenoun (cessation) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We are calling for a stop to the fighting. Kavganın kesilmesini istiyoruz. |
durulacak yernoun (place) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The driver put on the brakes when he arrived at the stop. |
durmanoun (stay en route) (yol üzerinde) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We enjoyed a stop at Fred's house for a couple of days before continuing our journey. |
duraknoun (station on a route) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The train arrived at my stop. The bus passenger pressed the bell for the next stop. |
tıkaçnoun (plug, blockage) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) There is a stop in the pipe. |
engelnoun (obstruction) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Push the trolley until it reaches the stop. |
dur düğmesinoun (mechanism, control) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Hit the stop if ever there's a problem with the machine. |
durdurmanoun (commerce: block payment) (çeki, ödemeyi, vb.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) A stop on a cheque prevents the money from leaving your account. |
org düğmesinoun (musical instruments) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) One of the stops of the organ is loose. |
engelleme, blokajnoun (sports: blocking move) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The defender moved in for a stop. |
nokta işareti, noktanoun (UK (punctuation) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Replace the comma with a stop and start a new sentence. |
mercek perdesinoun (photography) (fotoğrafçılık) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) This photo is overexposed by a stop. |
önlemekverbal expression (prevent) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Fortunately she stopped the situation from getting any worse. |
kapatmaktransitive verb (turn off) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Stop the machine before attempting any repairs. Tamire başlamadan önce makineyi kapatın. |
kesmektransitive verb (interrupt) (sözünü, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Don't stop me while I'm talking. |
durdurmaktransitive verb (withhold) (çek, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) I asked my bank to stop the check. |
durdurmaktransitive verb (prevent from proceeding) (geçmesine izin vermemek) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The border guards stopped the truck. |
engellemek, bloke etmektransitive verb (block) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The goalkeeper stopped the shot. |
kapatmaktransitive verb (close) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The leaves stopped the drain. |
engellemektransitive verb (sports: check) (spor) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The player stopped his opponent against the boards. |
uğramak, ziyaret etmekphrasal verb, intransitive (informal (visit) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I was in the neighborhood so I just thought I would stop by and visit for awhile. |
uğramakphrasal verb, transitive, inseparable (informal (visit) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Could you stop by the drugstore for me on your way home? |
(bir yerde) durmak/mola vermekphrasal verb, intransitive (stay briefly) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) We always stop off to visit Grandma on Saturdays. |
gecelemekphrasal verb, intransitive (stay overnight on a journey) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) We stopped over in Miami on the way here. |
uğramak(stay overnight at) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) It's fun to stop over at DisneyWorld on the way to Miami. |
otobüs durağınoun (where bus takes on passengers) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Three passengers were waiting at the bus stop. |
durmakverbal expression (halt) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Please wait for the bus to come to a stop before you get off. |
tamamen durmanoun (complete halt) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) They heard a loud bang in the engine and the car came to a dead stop. |
nokta işaretinoun (UK (punctuation mark: period) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) You should always use a capital letter after a full stop. |
noktanoun (UK, informal (period: and that is that) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We're not doing it. Full stop! |
tamamen durmanoun (complete end of motion) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The police will ticket you for anything less than a full stop at a stop sign. |
son duraknoun (transport route: final destination) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) This is the last stop; everyone must get off the bus. |
aralıksızadjective (continual) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Audrey is fed up of the non-stop rain. |
durmak bilmeyenadjective (relentless) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Simon's nonstop criticism is really irritating. |
aralıksızadjective (direct, without stopping) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sonia took a nonstop flight from New York to Dallas. |
durmadanadverb (incessantly, continuously) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Betty talked nonstop and constantly annoyed her coworkers. |
pit duruşunoun (motor racing: pause to refuel) (araba yarışı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
pit duruşunoun (motor racing: place to refuel) (araba yarışı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
son vermektransitive verb (end, curtail) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The students are cheating; we'll put a stop to that right away. Prohibition did not put a stop to people drinking alcohol, in fact the reverse was true. |
mola, ihtiyaç molasınoun (short break in a journey) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We took a rest stop after the first 300 miles. I really need a rest stop; can you pull over in the next layby? |
mola yerinoun (US (lay-by: area for vehicles to pull over) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
durmanoun (brief stay) (yolculukta) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
durak yerinoun (brief stopping place) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
dur işaretinoun (signal instructing drivers to brake) (trafik) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) It's very simple: if there's a stop sign, stop. |
tren istasyonunoun (railway: scheduled station) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I must get off at the next train stop. |
(trende) otomatik fren sisteminoun (railway: safety device) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The collision occurred when the train stop failed to protect the train due to a design error. |
İngilizce öğrenelim
Artık stop'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
stop ile ilgili kelimeler
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.