İngilizce içindeki piercing ne anlama geliyor?
İngilizce'deki piercing kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte piercing'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki piercing kelimesi delik, delik, keskin, bıçak gibi, tiz, keskin, içe işleyen, delip geçen, yoğun, keskin, keskin, sivri, delmek, kulaklarını delmek, içinden geçmek, içe işlemek, anlamak, idrak etmek, delip geçmek, duyulmak, aydınlatmak, etkilemek, etkilemek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
piercing kelimesinin anlamı
deliknoun (uncountable (body modification) (kulak, vücut) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Piercing and tattoos are very popular these days. |
deliknoun (hole for earring, etc.) (kulak, vb.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Dan has an eyebrow piercing. After a few months of not wearing her nose stud, Erica's piercing closed up. |
keskin, bıçak gibiadjective (figurative (pain, etc.: sharp) (ağrı, acı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The piercing cold was unbearable. John knew from the piercing pain in his leg that he could not go on. |
tizadjective (figurative (scream, etc.: high-pitched) (ses) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Samantha's piercing scream could be heard in the next street. |
keskinadjective (figurative (penetrating) (bakış) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) David knew Hannah was lying and gave her a piercing look. |
içe işleyen, delip geçenadjective (that breaks surface) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The piercing arrows rained down on the enemy. |
yoğunadjective (causing strong emotion) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Glenn was struck by a piercing memory of his former happiness. |
keskinadjective (figurative (intense) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Aiden was tall and dark with piercing eyes. |
keskin, sivriadjective (incisive) (zeka) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Audrey is known for her piercing wisdom. Tania's piercing wit had everyone at the dinner table in stitches. |
delmektransitive verb (make: a hole in [sth]) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The drill pierced the wall. |
kulaklarını delmektransitive verb (make holes in: earlobes) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) My mother pierced my ears when I was thirteen. |
içinden geçmektransitive verb (break through, penetrate) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The squadron pierced the enemy's defences. The sun pierced the clouds. |
içe işlemekintransitive verb (penetrate) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) It was a cold wind of the kind that pierces. |
anlamak, idrak etmektransitive verb (figurative (understand) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Poirot succeeded in piercing the mystery. |
delip geçmektransitive verb (stab, puncture) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The spear pierced Henry's arm. |
duyulmaktransitive verb (figurative (sound: travel) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) A cry pierced the night. |
aydınlatmaktransitive verb (light: penetrate darkness) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) A dim light pierced the darkness in the room. |
etkilemektransitive verb (affect bodily) (fiziksel olarak) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The cold pierced Malcolm to his very bones. |
etkilemektransitive verb (figurative (affect emotionally) (duygusal olarak) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Tom's unkind words pierced his father's heart. |
İngilizce öğrenelim
Artık piercing'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
piercing ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.