İngilizce içindeki care for ne anlama geliyor?
İngilizce'deki care for kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte care for'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki care for kelimesi önem vermek, önemsemek, önem vermek, ilgilenmek, ilgilendirmek, alâkadar olmak, alâkadar etmek, umurunda olmamak, sevmek, sevmek, sevmek, dikkat, bakım, endişe, tasa, kaygı, kaygı, endişe, sorumluluk, mesuliyet, himaye, bakım, yükümlülük, istemek, hevesli olmak, ilgi duymak, bakmak, bakımını üstlenmek, dikkatine, vasıtasıyla, çocuk bakımı, müşteri hizmetleri, kreş, gündüz bakım evi, koruyucu aile, sağlık hizmeti, sağlık hizmetiyle ilgili, bana ne, umurumda değil, dikkatine, yoğun bakım, yoğun bakım ünitesi, yoğun bakım ünitesi, tıbbi bakım, dertsiz olmak, hiçbir derdi/tasası olmamak, temel bakım, özen göstermek, dikkat etmek, dikkatli ol, dikkatli olmak, bakmak, halletmek, kendine iyi bak, bana ne ki, beni neden ilgilendirsin ki anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
care for kelimesinin anlamı
önem vermek, önemsemekintransitive verb (be concerned) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) If you care, then you'll donate some money to the cause. |
önem vermek(think is important) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I care about the issue of global warming. |
ilgilenmek, ilgilendirmek, alâkadar olmak, alâkadar etmekintransitive verb (have a preference) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Do you care what kind of cereal I get? |
umurunda olmamakverbal expression (be unconcerned) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) So, what if you're upset? I don't care. |
sevmekintransitive verb (have affection) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Send him an e-mail to let him know you still care. |
sevmek(feel affection) (birisini) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Of course I want to spend more time with you. I care about you. |
sevmek(have romantic feelings for) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Juliana still cares for Simon after all these years. |
dikkatnoun (caution) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Handle with care. |
bakımnoun (supervision) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) He's been ill and has received a lot of medical care. |
endişe, tasa, kaygınoun (worry) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) She doesn't have a care in the world. Hayatta hiçbir endişesi yok. |
kaygı, endişenoun (uncountable (anxiety) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) His face was sad and full of care. |
sorumluluk, mesuliyetnoun (responsibility) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The uncle had care of the children when their parents were ill. |
himayenoun (custody) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The children were taken into care. |
bakımnoun (uncountable (maintenance) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Old houses look wonderful but they require a lot of care. Eski evler çok güzel görünür ama çok da bakım gerektirir. |
yükümlülüknoun (object of concern) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The car is my care. You don't need to worry about fixing it. |
istemek, hevesli olmakverbal expression (be inclined) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I don't really care to play golf today. Bugün golf oynamak istemiyorum. |
ilgi duymak(like, approve of) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Even though they are no longer together, Sarah still cares for her ex-husband as a friend. |
bakmak, bakımını üstlenmek(take care of) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Will you care for me in my old age? |
dikkatinepreposition (written, initialism (correspondence: care of) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Please send the package "c/o Jeremy Walters". |
vasıtasıylapreposition (mail: via) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) You can send me a letter care of my mother: she'll be sure to give it to me. |
çocuk bakımınoun (professional care of children) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Working parents need good childcare for their kids. |
müşteri hizmetlerinoun (customer service) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) You have to like listening to people complain to work in customer care. |
kreşnoun (US (childcare, nursery) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My 2-year old goes to day care every weekday morning. |
gündüz bakım evinoun (esp US (care for elderly, disabled) (yaşlılar ve engelliler için) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I take my Dad to seniors' daycare every day so that I have time to run errands. |
koruyucu ailenoun (short-term adoption) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Most children who grow up in foster care are shuffled from one family to the next. |
sağlık hizmetinoun (medical services) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Healthcare on the island is provided by a free clinic. |
sağlık hizmetiyle ilgilinoun as adjective (medical) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Healthcare costs have skyrocketed in the last twenty years. |
bana ne, umurumda değilinterjection (It's not important to me.) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) "You can't go out dressed like that; you'll get cold." "I don't care." |
dikkatinepreposition (for the attention of) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
yoğun bakımnoun (critical medical care, life support) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I'm afraid your husband's still under intensive care, Mrs.Fletcher. After his motorcycle accident he was left in intensive care with a fractured skull. |
yoğun bakım ünitesinoun (critical care facility, life support unit) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Many victims of the attack are still in intensive care. |
yoğun bakım ünitesinoun (hospital ward for critical care) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
tıbbi bakımnoun (treatment by a medical professional) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The local clinic provides top notch medical care. |
dertsiz olmak, hiçbir derdi/tasası olmamakverbal expression (not worry about anything) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) He strolls through life as though he does not have a care. |
temel bakımnoun (medical care) (sağlık hizmeti) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
özen göstermek, dikkat etmek(be cautious or attentive) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) You have to take care when crossing a busy street during rush hour. |
dikkatli olinterjection (informal (be cautious) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Take care - that spider could be poisonous! |
dikkatli olmakverbal expression (be careful) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Take care with that wedding cake; you don't want to drop it! |
bakmakverbal expression (tend) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I took care of my mother in the final months of her life. |
halletmekverbal expression (handle) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Phil will take care of the travel arrangements. |
kendine iyi bakinterjection (informal (said on parting) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Take care, and see you next week! |
bana ne ki, beni neden ilgilendirsin kiinterjection (I don't care) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) If you want to ruin your life by quitting school, what do I care? |
İngilizce öğrenelim
Artık care for'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
care for ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.