Fransızca içindeki diriger ne anlama geliyor?
Fransızca'deki diriger kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte diriger'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki diriger kelimesi yönetmek, idare etmek, yol göstermek, yönetmek, idare etmek, yönetmenliğini yapmak, yönetmek, yöneltmek, yönetmek, idare etmek, yönetmek, yönlendirmek, direksiyonda olmak, direksiyon kullanmak, yürütmek, (bir ışığı) bir yere çevirmek, bir yere doğru çevirmek, başına geçmek, planlamak, tasarlamak, idare etmek, komuta etmek, kumanda etmek, sırıkla hareket ettirmek, hükmetmek, antrenörlük yapmak, yönetmek, idare etmek, liderlik, önderlik etmek, öncülüğünü yapmak, hedeflemek, hedef almak, yönetmek, yöneltmek, idare etmek, yönetmek, yöneltmek, sevk etmek, yönlendirmek, yönetmek, idare etmek, yollamak, işletmek, işletmek, çalıştırmak, belirli bir yol ile göndermek, yönetmek, nişan almak, sorumlu, gemi/uçak kullanmak, gemiyi/uçağı idare etmek, kontrollü, idare etmek, yönetmek, editörlüğünü yapmak, yönetmek, idare etmek, kanallamak, yöneltmek, komuta etmek, emir vermek, emretmek, odaklamak, başkanlık etmek, oyun kuruculuk yapmak, yönelmek, yöneltmek, doğruca (bir yere) gitmek, yanına yaklaşmak, yönüne gitmek, -e doğru gitmek, -e doğru gitmek, sahne ışığı doğrultmak, giden, gitmek, yol almak, ilerlemek, -e dikkatini yöneltmek, -e doğru gitmek, yönelik yapmak, hedefe doğru gitmek, yönelmek, doğru gitmek, doğruca yürümek, yerini saptamak, yol almak, gitmek, doğrultmak, göstermek, yöneltmek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
diriger kelimesinin anlamı
yönetmek, idare etmekverbe transitif (Musique) (müzik, orkestra) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il a dirigé l'orchestre. Orkestrayı idare etti (or: yönetti). |
yol göstermekverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le superviseur a dirigé un stagiaire pour qu'il puisse se servir de la machine. |
yönetmek, idare etmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le PDG dirigeait la société. |
yönetmenliğini yapmakverbe transitif (un acteur) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il a dirigé Peter O' Toole dans "Lawrence d'Arabie". |
yönetmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
yöneltmekverbe transitif (des remarques) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Vous devriez diriger vos critiques contre le responsable. |
yönetmek, idare etmekverbe transitif (une réunion) (toplantı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il a dirigé (or: conduit) la réunion, personne d'autre ne souhaitant le faire. |
yönetmek(musique) (tiyatro, müzik) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il dirigeait (or: Il conduisait) l'orchestre. Orkestrayı yönetti. |
yönlendirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Patrick a rapidement dirigé la conversation vers son sujet préféré. |
direksiyonda olmak, direksiyon kullanmak(une voiture, une moto) (araba, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mick conduisait la voiture dans des chemins de campagne. |
yürütmekverbe transitif (iş) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il a géré (or: dirigé) son entreprise avec efficacité. |
(bir ışığı) bir yere çevirmek, bir yere doğru çevirmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Dirige la lumière sur le coin. ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Işığı köşeye doğru çevir. |
başına geçmekverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Rick a été choisi pour diriger le groupe parce qu'il joue bien de la batterie. |
planlamak, tasarlamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
idare etmekverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je dirige une équipe de cinq assistants de rédaction. |
komuta etmek, kumanda etmekverbe transitif (commander) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le général dirige bien ses troupes pour qu'elles fassent ce qu'il leur commande de faire. |
sırıkla hareket ettirmek(une barque) (sandal) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
hükmetmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Catherine dirigeait la Russie. Catherine, Rusya'ya hükmediyordu. |
antrenörlük yapmakverbe transitif (spor) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il a dirigé son équipe jusqu'à la victoire dans le match d'essai. |
yönetmek, idare etmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le directeur dirige les employés sous ses ordres. |
liderlikverbe transitif (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Diriger, ce n'est pas ce qu'il sait faire de mieux. Lui, c'est plutôt un théoricien. |
önderlik etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
öncülüğünü yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
hedeflemek, hedef almakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le missile a été dirigé sur sa cible. |
yönetmekverbe transitif (Musique : un orchestre) (orkestra, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le chef d'orchestre a dirigé cet orchestre pendant deux ans. |
yöneltmekverbe transitif (orienter) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il a dirigé le projecteur sur le hall d'entrée. |
idare etmek, yönetmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Elle est tout à fait capable de diriger l'entreprise toute seule. |
yöneltmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le chien de berger dirigea les moutons de façon à ce qu'ils s'éloignent de la rivière. |
sevk etmekverbe transitif (courant, anglicisme) (mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Elle a dirigé la conversation vers un certain sujet. |
yönlendirmekverbe transitif (Politique : un vote) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
yönetmek, idare etmekverbe transitif (une enquête,...) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'inspecteur en chef dirige (or: mène) l'enquête. |
yollamakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Les policiers ont dirigé les voitures vers une autre route afin qu'elles évitent le lieu de l'accident. |
işletmek(une entreprise) (işyeri) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Karen dirige une entreprise de location d'outils à Birmingham. |
işletmek, çalıştırmak(une entreprise) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Gina dirige (or: gère) une boulangerie sans gluten en Californie. |
belirli bir yol ile göndermekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le protocole détermine comment le système dirige (or: achemine) les données. |
yönetmekverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Martin dirige le service comptabilité. |
nişan almakverbe transitif (une arme,...) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il dirigea (or: il pointa) la flèche vers la cible. |
sorumlu
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) J'essaye de savoir qui est responsable ici. |
gemi/uçak kullanmak, gemiyi/uçağı idare etmek(un bateau) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il n'est pas facile de gouverner un bateau dans ce port. |
kontrollü
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Quand nous faisons une réunion, Bob est toujours aux commandes et tout se passe pour le mieux. |
idare etmek, yönetmekverbe transitif (être responsable) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Elle gérait les opérations de réseau. |
editörlüğünü yapmak(d'un journal) (gazete, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Sean dirige un journal local ; il a une petite équipe de reporters sous ses ordres. |
yönetmek, idare etmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Qui administre votre système informatique ? |
kanallamakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
yöneltmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Elle a orienté toute son énergie vers la réalisation de ce projet. Tüm enerjisini projeyi bitirmeye yöneltti. |
komuta etmeklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Johnson commande notre section. |
emir vermek, emretmekverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le président dirigea une attaque contre l'ennemi. |
odaklamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Une loupe permet de faire converger les rayons du soleil. |
başkanlık etmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Cet homme est à la tête de l'antenne nationale des pompiers. |
oyun kuruculuk yapmakverbe transitif (Football américain) (Amerikan futbolu) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
yönelmek, yöneltmekverbe transitif (figuré) (mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les parents de Beth l'ont dirigée vers une carrière en finance. |
doğruca (bir yere) gitmek(personne) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Biance a pris son manteau et s'est dirigée directement vers la sortie. |
yanına yaklaşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Va vers le premier policier que tu vois et demande de l'aide. |
yönüne gitmekverbe pronominal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La dernière fois que nous les avons vus, ils se dirigeaient vers Los Angeles. |
-e doğru gitmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Pour trouver la fête, dirigez-vous vers le bruit ! |
-e doğru gitmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nous avons fait faire demi-tour au bateau et nous sommes dirigés vers le port le plus proche. |
sahne ışığı doğrultmaklocution verbale (birisine, bir şeye) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le technicien a dirigé les projecteurs sur le comédien. |
giden(bir yere doğru) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le bateau de croisière était à destination de New York. |
gitmek, yol almak(gemi) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Le navire avance (or: navigue) vers Portsmouth. |
ilerlemek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Veuillez vous rendre porte 9 et attendre les instructions. |
-e dikkatini yöneltmeklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
-e doğru gitmekverbe pronominal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Si nous nous dirigeons vers le sud, nous devrions finir par rentrer à la maison. |
yönelik yapmak(bir şeye, birisine) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La chaîne a orienté l'émission vers les adolescentes. |
hedefe doğru gitmekverbe pronominal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le missile se dirigeait sur le tank. |
yönelmekverbe pronominal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La route se dirige vers le sud. |
doğru gitmek(bir yere) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Pour la prochaine étape de notre voyage, nous allons nous diriger vers l'Arizona. |
doğruca yürümekverbe pronominal (d'un pas déterminé) (mecazlı) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Elle s'est dirigée droit sur la maison des voisins pour leur demander de couper la stéréo. |
yerini saptamak(volatile surtout) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
yol almak, gitmekverbe pronominal (bir yere doğru) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La flotte s'est dirigée vers le port. |
doğrultmak(bir şeyi birisine) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ne braque pas ce couteau sur moi. |
göstermek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Elle nous a dirigés vers la porte. Onları doğru yola yöneltti. |
yöneltmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
Fransızca öğrenelim
Artık diriger'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
diriger ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.