İzlandaca içindeki vegur ne anlama geliyor?

İzlandaca'deki vegur kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte vegur'ün İzlandaca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İzlandaca içindeki vegur kelimesi yol, cadde, Cadde anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

vegur kelimesinin anlamı

yol

noun

Við förum að sjá að hlýðni er ekki refsing, heldur vegur endurlausnar að okkar guðlega ákvörðunarstað.
Böylece itaati yalnızca bir ceza olarak değil, kendi ilahi kaderimize doğru özgürleştirici bir yol olarak görmeye başlarız.

cadde

noun

Cadde

noun

Daha fazla örneğe bakın

13 „Við, vottar Jehóva, sem erum samankomnir á umdæmismótinu ‚Lífsvegur Guðs,‘ erum heilshugar sammála um að vegur Guðs sé besti lífsvegurinn sem til er.
13 “Bizler, ‘Tanrı’nın Belirlediği Yaşam Yolu’ Bölge İbadeti için bir araya gelmiş Yehova’nın Şahitleri olarak, Tanrı’nın yolunun en iyi yaşam yolu olduğunu tüm yürekten kabul ediyoruz.
Vegur Jehóva er alltaf sá besti og það er okkur til verndar að fylgja honum. — Orðskviðirnir 3:5.
Yehova’nın yolu daima en iyisidir ve bizzat korunmamız içindir.—Süleymanın Meselleri 3:5.
5 Þyngst vegur að kunna að meta „þá hluti rétt, sem máli skipta.“
5 Temel etken, ‘daha önemli olan şeylere’ duyulan takdirdir.
Vegur hins réttláta er sléttur“
“Salihin Yolu Doğruluktur”
Hæsta broddsúla, sem enn stendur, gnæfir um 32 metra yfir rómversku torgi og vegur um 455 tonn.
Günümüze kadar ayakta kalan en büyük dikilitaş, Roma’daki bir meydanda bulunur ve 32 metre yüksekliğinde, yaklaşık 455 ton ağırlığındadır.
Blessaður er vegur réttlátra
“Salihlerin Yolu” Bereketlidir
Fljótið þornar upp svo að ‚vegur sé búinn fyrir konungana, þá er koma úr austri.‘
“Şarktan gelen kıralların yolu hazırlansın diye” ırmak kuruyor.
'Jæja, ég borða það, " sagði Alice, og ef það gerir mig vaxa stór, ég get náð á takkann; og ef það gerir mig vaxa minni, get ég skríða undir hurðina, svo að annar hvor vegur ég komast inn í garðinn, og ég er alveg sama sem gerist!
'Peki, ben onu yerim, " dedi Alice,'ve bu beni daha da büyümesi yaparsa, ben anahtarı ulaşabilirsiniz; ve bana küçük büyümeye yaparsa, ben kapının altında sürünme; ben edeceğiz böylece her iki şekilde bahçe içine almak ve ben olur hangi umurumda değil! ́
Sú lífsstefna, sem fylgjendur Krists í frumkristna söfnuðinum fylgdu, var stundum kölluð einfaldlega ‚sannleikurinn‘ eða ‚vegur sannleikans.‘ — 2. Jóhannesarbréf 4; 3. Jóhannesarbréf 4, 8; 2. Pétursbréf 2:2.
Mesih’in takipçileri olarak benimsedikleri yaşam biçimi, ilk yüzyıldaki Hıristiyan cemaati tarafından, bazen sadece “hakikat” ya da “hakikat yolu” olarak adlandırılıyordu.—II. Yuhanna 4; III. Yuhanna 4, 8; II. Petrus 2:2.
This vegur, vinsamlegast! "
Bu yolla, lütfen! "
Venjulegur huga hans var þessi demoniac hlátri, en nokkuð eins og í vatn- fugl, en stundum, þegar hann hafði balked mig mest með góðum árangri og koma upp a langur vegur burt, hann kvað lengi dregið unearthly spangól, líklega meira eins og þessi af a úlfur en nokkur fugl, eins og þegar dýrið setur trýni hans til jörðu og vísvitandi howls.
Her zamanki not biraz su kuşu gibi, henüz bu kötü ruhların etkisi altında kahkaha, ancak bazen o vardı o bana en başarılı balked ve uzun bir yol geldi uzun çizilmiş tuhaf uluması unsuru muhtemelen herhangi bir kuş yerine bir kurt gibi, bir canavar, onun namlu dediği gibi yere ve kasten uluyor.
Þessi risavaxni kjarnaofn, sem vegur milljarða tonna, hitar upp sólkerfið.
Milyarlarca ton ağırlığındaki bu dev nükleer fırın, güneş sistemimize ışık ve ısı verir.
Það er vegur öryggis og friðar.
Güvenliğe ve huzura giden yoldur.
Þú ert lagður af stað en óvæntar veðurbreytingar, umferðaröngþveiti eða lokaður vegur verður til þess að þú þarft að velja aðra leið en þú hafðir áformað.
Seçtiği rotadan giderken beklenmedik hava koşullarıyla, trafikle ve kapalı yollarla karşılaşabilir ve farklı bir yoldan gitmek zorunda kalabilir.
Móðir hennar hafði verið fegin að sjá hana og þeir höfðu fengið í bakstur og þvo allt út af the vegur.
Annesi onu görmekten mutluluk olmuştu ve kabartma var ve hepsini çamaşır vardı yol.
Í raun var enginn að sjá en menn, og þegar húsbóndi þeirra var í burtu þeir lifði lúxus lífi neðan stigann, þar var mikið eldhús hékk um með skínandi kopar og pewter og stór þjónar " sal þar sem voru fjögur eða fimm nóg máltíð borða á hverjum degi, og þar sem mikið af lífleg romping fór þegar frú Medlock var út af the vegur.
Aslında, orada görmek için hiç kimse ama memurları ve onların ana uzakta iken onlar büyük bir mutfak vardı, merdiven altında lüks bir hayat yaşadı hakkında asılı parlayan pirinç ve kalaylı ve büyük bir görevlilerinin, her gün yenen dört ya da beş bol yemek salonu, ve Bayan Medlock yolu iken büyük bir dolanırken canlı nereye gitti.
Vegur þeirra eða lífsstefna verður að engu eins og þeir sjálfir.
Ve onların “yolu”, yani yaşam tarzı, kendileriyle birlikte yok olacak.
Hann sagði: „Hinn þakkláti maður sér svo margt í heiminum sem þakka má, og hjá honum vegur hið góða þyngra en hið illa.
Başkan Smith: “Şükran dolu bir insan dünyada şükredeceği birçok şeyi görür ve ona göre iyilik kötülükten daha güçlüdür.
Í stað þess að fylkjast saman í andstöðu er þeim ráðlagt: „Hyllið soninn, að hann [Jehóva Guð] reiðist eigi og vegur yðar endi í vegleysu, því að skjótt bálast upp reiði hans.“
Karşı koymak için toplanmak yerine şunu yapmaları tavsiye ediliyor: “Oğlu öpün ki, [Yehova] hiddet etmesin, siz de yolda yok olmıyasınız, çünkü birazdan hiddeti [öfkesi bir anda, YÇ] alevlenir.”
kíIómetra fram undan er vegur
miI iIeride bir yoI var
Svo vegur maður valkostina - maður framkvæmir einfalda kostnaðargreiningu og ákveður sig svo hvort að glæpurinn borgar sig eða ekki.
Ve bu seçenekleri tartarsınız -- kolay bir maliyet- kazanç hesabı yaparsınız, ve bu suçu işlemenin değip değmeyeceğine karar verirsiniz.
Og þegar ég kom heim ný rekur hefði myndast, þar sem ég floundered, þar sem upptekinn norðvestur vindurinn hafði verið afhendir the duftkennd snjónum umferð mikil horn í vegur, en ekki rekja kanínu né jafnvel smáletur, litlu gerð af Meadow músin var að koma í ljós.
Ve ben döndüğünde yeni sürükleniyor, ben bocalamıştır. Bir üzerinden kurdu olurdu meşgul kuzeybatısında rüzgar toz kar yuvarlak, keskin bir açı yatırma olmuştu yol, ve bir tavşan bile parça, ne de çayır fare, küçük tip, ince baskı görülebilir.
" Ó, við the vegur, " sagði hann.
" Ah, bu arada, " dedi.
Steinvalan vegur á viđ 20 maura.
Onu dengeleyen diğer kefede 20 karınca var.
Ūađ er bara einn vegur héđan og viđ erum á honum.
Buradan çıkan tek yol var ve o yoldayız.

İzlandaca öğrenelim

Artık vegur'ün İzlandaca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İzlandaca içinde arayabilirsiniz.

İzlandaca hakkında bilginiz var mı

İzlandaca bir Cermen dilidir ve İzlanda'nın resmi dilidir. Germen dil grubunun Kuzey Germen şubesine ait bir Hint-Avrupa dilidir. İzlandaca konuşanların çoğunluğu İzlanda'da yaşıyor, yaklaşık 320.000. Danimarka'da 8.000'den fazla yerli İzlandalı konuşmacı yaşıyor. Dil ayrıca Amerika Birleşik Devletleri'nde yaklaşık 5.000 kişi ve Kanada'da 1.400'den fazla kişi tarafından konuşulmaktadır. İzlanda nüfusunun %97'si İzlandaca'yı ana dili olarak görse de, İzlanda dışındaki topluluklarda, özellikle Kanada'da konuşanların sayısı azalmaktadır.